sayfalar |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
SÖZ
Bir Bedevi’ye sordular:
“En güzel sözü kim söyler?
Bedevi cevap verdi:
“Sözü güzel ve cevabı hazır olan.”
AH LEYLA!..
Sağlık Bakanı, akıl hastanesini ziyaret ediyordu. Tehlikeli hastalar salonuna girdiği zaman,
saçını başını yolan bir adam gördü. Adam şöyle bağırıyordu:
“Leyla.. Leyla…”
Bunun üzerine Bakan, hastanenin müdürüne, adamın durumunu sordu. O da, dedi ki:
“Leyla adında bir kadını seviyordu. Kadın, onunla evlenmeyi kabul etmedi.. O da, çıldırdı.”
Diğer salona geçtiler. Orada başka bir adam vardı ve o da elbiselerini parçalamıştı. Dövünüyor,
saçını başını yoluyor ve “Leyla, Leyla” diye bağırıyordu.
Bakan, bu durumu da garipsedi ve müdüre, aynı adın tekrar edilmesinin nedenini sordu. Hastane
müdürü bu sefer şöyle dedi:
“Efendim, bu da, o kadınla evlendikten sonra çıldırdı.”
TEKLİF VE CEVAP
Mısır Valisi İbnü'l-Hakem’in kendisine bir senelik yiyecek ve bir ev vermek için yaptığı
teklife itibar etmeyen İmam Şâfi, hayretle kendisine bakan valiye şöyle dedi:
“Ben Gazze’de dünyaya geldim. Hicaz'da büyüdüm. Yiyecek olarak yanımızda bir akşamlıktan fazla
bulunmazdı. Buna rağmen aç kalmadım.”
BİR AMPULÜ KEŞFETMEK
Edison’a bir gazeteci sordu:
“1000 kez başaramamak size neler hissettirdi?”
Edison şöyle cevap verdi:
“Ben 1000 kez başarısız olmadım. Ampul, 1001 basamaktan oluşan bir keşifti.”
VEZİR
Sultan Fatih Edirne’ye giderken Molla Kırımi’ye sordu:
“Molla, Kırım mamur bir yermiş, altıyüz âlimi varmış ki kitap telifi ile meşgul olurlarmış,
doğru mu?”
Molla da:
“Evet Padişahım öyle,” demiş. “Lâkin ben sonlarına yetiştim. Bir hain vezir çıkıp ulemaya
zulmettiğinden, şimdi ne onlardan, ne mamuriyetten eser kalmamış. Malumunuzdur ki, ilim ve
sanat bir memleketi ihyaya sebeptir.”
Sultan, Sadrazam Mahmud Paşa’yı çağırtmış ve Molla’nın sözlerini naklettikten sonra şöyle
demiş:
“Görüyor musun, bir vezir koca memleketi ne hâle sokmuş.”
Sadrazam buna cevaben demiş ki:
“Efendimiz, suç vezirin değil, Kırım Hanı’nındır ki, öyle bir adamı vezir yapıp idareyi eline
vermiştir.”
BİNGÖLLÜ LENİN
Bingöllü Hacı Ömer amcanın yeğeni İstanbul'da Felsefe bölümünde okuyordur. Anarşinin ülkeyi
kasıp kavurduğu yıllardır.
Genç adam, amcası Hacı Ömer'i ziyarete gelir. Kirli çamaşırlarını ve kitaplarını sedirin altına
koyup köye yollanır. Tam o günlerde de 12 Eylül ihtilali olur. Derken ev aramaları ve 65
yaşındaki sakallı Hacı Ömer amcanın evinde Marks, Lenin, Hegel'e ait bir sürü o zaman için yasa
dışı sayılan kitap ele geçirilir... Hemen yaka paça Hacı Ömer Amcayı askeri hâkimin karşısına
çıkartırlar. Hâkim sorar:
“Ömer efendi, bu Marks ve Lenin'i tanıyor musun?”
Hacı Ömer, mahcup mahcup:
“Vallahi hâkim beg” der. “Eğer Bingöl'ün içindenseler kesin tanıram. Köylerindenseler
çıkartamayabilirim.”
ŞARKI
Özel bir davete çağırılan Zeki Müren, gittiği evin kapısından girerken bir hanım yanına gelir
ve der:
“Aaa ne büyük sürpriz… Zeki Müren Bey… Ne iyi ettiniz de geldiniz… Artık bu gece bize bol bol
şarkı söylersiniz…”
Bu sözlere tebessüm edip geçen Zeki Müren, gecenin ilerleyen saatlerinde yerinden kalkıp,
“Artık bol bol şarkı söylersiniz,” diyen bayana doğru yürüyüp:
“Hanımefendi,” dedi, “ben buradaki dostlarıma şarkı söyleyeceğim, ama siz de
dinleyebilirsiniz.”
ÖĞRENCİ
-Hocam,diye sormuş.İnsan,maymunun gelişmiş şeklidir''diyorlar.Ne dersiniz? Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş.
-O mantığa göre çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.
Bir toplantıda bir genç M.Akif'i küçük düşürmek için:
-Affedersiniz, siz veteriner misiniz?
M.Akif hiç istifini bozmadan cevaplamış:
-Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?
BİR FRANSIZ YAZAR MEHMET AKİFE:
-Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu?diye sorduğunda Akif:
-Daha önceleri öyleydi,karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz.
CENNETİN YOLU
Hristiyan din adamlarından biri, Ülkemize gelerek küçük bir çocuktan kendisine o şehirdeki kiliseyi göstermesini ister. Kiliseye ulaştıklarında, papaz:
-Aferin çocuğum, der. Yarın buraya gel de, sana cennetin yolunu göstereyim.
Çocuk, papazın niyetini sezerek:
- Siz, kilisenin yolunu dahi bilmiyorsunuz, diye cevap verir. Cennetin yolunu nasıl bileceksiniz ki?
ANLADIĞININ İSPATI
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar:
Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam:
-İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki!
Neyzen Tevfik şu cevabı verir:
-Ben yumurtanın tazesini bayatını iyi anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım.
AÇLIK
Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:
- İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?
Akşemsettin cevap verir:
- Ölünceye kadar
EVDE KILARDI
İsmet İnönü'nün dinden uzak bir hayat yaşadığını, Cumaları bile kılmadığını aralarında konuşan gazetecilere bir basın toplantısında oğlu Erdal İnönü'nün açıklaması şöyle olmuş:
- Nereden biliyorsunuz? Babam Cuma namazlarını evde kılardı.
ÜSTÜNE ETME
Bir gün, Necip Fazıl hoşlanmadığı birisiyle yemek yemek zorunda kalmış.Yemek için bir lokantaya gidip, normal bir masaya oturmuşlar. Garson siparişleri almak üzere masalarına gelip;
-Hoş geldiniz efendim, ne alırsınız, ne arzu etmiştiniz? diye sorar.
Necip Fazıl ile yemeğe gelen adam siparişini verir;
-Pilavın üstüne et!
Bunun üzerine garson Necip Fazıl dönerek siparişini sorar; Üstad da şöyle der;
-Benim, pilavın üstüne etme!
ADAMA GÖRE MUAMELE
İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralı ' na gitmişti. Kral yamalı gömleğini görünce:
- " Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı ? " diye sordu.
İncili Çavuş:
- " Osmanlılar, adama göre muamele ederler. " dedi.
ÇIKMAYAN MANA
Mehmet Akif, Baytar Mektebinde müdür muavini olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendiyi aratarak yazıda ne demek istediğini sorar:.:
-Salih Efendi İki türlü mana çıksın diye böyle yazdık efendim cevabını verince, Akif dayanamaz ve:
-Hayret doğrusu, der. Biz birini bile çıkartamadık da.
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 14 ziyaretçikişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|